Sermaye Artırımı, Rüçhan Hakkı ve Halka Arz
YARGITAY 11. H.D.
Esas:1991/4741 - Karar:1991/4603 - Tarih: 16.09.1991
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Mahalli Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27.3.1990 tarih ve 937-252 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı Yemtaş vekili tarafından istenilmek,e dava konusu meblağ 1.000.000 liranın altında bulunduğundan HUMK.nun 3156 sayılı kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra bazı nevakısın ikmali için dosya mahalline gitmişti. Bu kerre ikmalen gelmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin paydaşlarından olduğunu, şirket sermayesinin 180.000.000 liradan 360.000.000 liraya çıkarılması sırasında paydaşlara hisselerine eşit nisbette rüçhan hakkı tanındığını ve rüçhan haklarının kullanımasından sonra artan payların halka satılmasına karar verildiğini ve şirketin yaptığı ilanla rüçhan hakkı kullanma süresinin 1 ay olduğunu bildirdiğini bu ilana göre son günün 26.09.1988 tarihi olduğunu, rüçhan hakkını kullanan müvekkilinin rüçhan hakkını kullanmayanlar olabileceğini düşünerek 27.09.1988 de bankaya gittiğinde kendisine artırılan tüm sermayenin ödendiğinin ve halka satılacak hisse bulunmadığının bildirildiğini ancak müvekkilinin buna inanmayarak açılan hesaba alacağı hisse karşılığında 2.000.000 lira yatırdığını, şirket yöneticilerinin sermaye arttırımında daha fazla hisse alabilmek için usulsüzlükler yaptıklarını, davadan önce yaptırılan tesbitle rüçhan haklarının kullanılmasından sonra 9.168.000 liralık hissenin kaldığının anlaşıldığını, bu hisselerin halka arz edilmesi gereken hisseler olduğunu, bir kısım paydaşların rüçhan haklarını kullanmadıklarının sabit olduğunu ileri sürerek, 9.168.000 liralık hissenin halka arz edilmesi gereken hisse olduğunun tesbitine, bu miktarın 2.000.000 liralık bölümünün davacı tarafından usulüne uygun oarak satın alındığının tesbitine, bu hisselerin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ve dahili davalı vekili, iddianın doğru olmadığını rüçhan hakkının kullanma süresinin son günü olan 26.09.1988 günü banka tarafından, arttırılan sermaye tutarı olan 180.000.000 liranın ödendiğinin bildirildiğini, şirketin kimlerin rüçhan hakkını kullandığını, kullanmayanlar olup omadığını bilebilecek durumda olmadığını, mahkemece sermaye arttırımına ilişkin kararın tasdikine karar verildiğini, dahili davalı T.'ın bir kısım rüçhan hakkını kullanmadığını, adı geçenin davacıdan önce 27.09.1988 de bankaya gittiğinde banka yetkilileri tarafından halka arzedilecek hisse bulunmadığının bildirildiğini ve bu hususta tutanak tanzim edildiğini, denetçiler ve Sermaye Piyasası Kurulu yetkililerince yapılan araştırmada herhangi bir usulsüzlük bulunmadığının saptandığını, bankaya para yatıranlara makbuz karşılığında bastırılacak yeni hisse senetlerinin verileceğini ve ancak bu aşamada rüçhan haklarını kullanıp kullanmayanların tesbit edilebileceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere ve birbirini teyid eden iki bilirkişi raporuna göre, birkısım paydaşların rüçhan haklarını kullanmadıkları hususunun sabit olduğu, şirket tarafından arta kalan hisselerin 27.09.1988 den itibaren halka arz edileceğinin bildirilmesine ve bir kısım ortakların da rüçhan hakkını kullanmamasına rağmen bu hisselerin dahili davalı tarafından önceden alınmasının hakkın kötüye kullanılması olduğu, dahili davalı vekilinin müvekkilinin sahip olduğu hisse miktarı yönünden çelişkili beyanlarda bulunduğu, dahili davalının sonradan 36.267 hisseye sahip olduğunu kanıtlamasının sonuca etkili bulunmadığı zira hamiline yazılı bulunan hisseleri sonradan temin edebileceği, 8917 hissenin halka arz edilmesi gerektiği, davacının 9.168.000 liralık hissenin tamamının halka arzedilmesi gereken hisse olduğunun tesbitinde hukuki yararı bulunmadığı, davacının halka arzı gereken hisselerden 2000 hisseyi usulüne uygun olarak aldığının tesbitine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak, 2000 hissenin 2.000.000 lira karşılığında davacı tarafından alındığının tesbitine, mahkemece üzerlerine tedbir konulan buhisselerin davacıya verilmesine, dahili davalı T. tarafından 2000 hisse karşılığı yatırılan 2.000.000 liranın kendisine iadesine, davacının 9.168.000 liralık hissenin tamamının halka arz edilmesi gereken hisse olduğunun tesbit hususundaki isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı ve dahili davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü, artırılan sermaye nedeniyle rüçhan haklarının kullanılmasından sonra halka arz edilecek hisse kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Davada, davacı taraf rüçhan haklarının kullanılmasından sonra bir kısım ortakların rüçhan haklarını kullanmaması nedeniyle halka arzı gereken bir miktar hisse kaldığını ve bu hisselerin rüçhan hakkı kullanma süresi içinde davalı şirketin yönetim kurulu başkanı dahili davalı T. tarafından satın alındığını savunmuş, davalı taraf ise T.'ın şirketin 36267 hissesine sahip olduğu halde sadece 31.535 hisse için rüçhan hakkı kullandığını, dahili davalı tarafından son gün satın alınan hisselerin halka arz edilecek hisse olmadığını savunmuş ve dahili davalının şirketin 36.267 hissesine sahip olduğu hususu hisseler ibraz edilmek suretiyle kanıtlanmıştır. Mahkemenin dahili davalının hamiline yazılı olan bu hisseleri sonradan temin etmiş olabileceği şeklindeki varsayıma dayalı gerekçesine itibar edilemez. Davacı ancak rüçhan haklarının kullanılmasından sonra halka arzı gereken hisse kaldığını kanıtladığında yatırdığı para nisbetinde hisse sahibiolabilecektir. Oysa davacı taraf bu hususu yeterli delillerle kanıtlanmış değildir.
Bu itibarla; mahkemece davalı şirket aleyhine açılmış bulunan davanın reddine karar verilmek gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
2 - Diğer yandan hukuk sistemimizde mecburi dava arkadaşlığı dışında davanın açılmasından sonra bir kısım kişi veya kişilerin davaya dahil olunarak haklarında hüküm kurulmasına elverişli bir uygulama mevcut bulunmadığı halde dahili davalı tarafından satın alınan bir miktar hissenin dahili davalıdan geri alınması sonucunu doğuracak biçimde hüküm tesisi de kabule göre doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ve dahili davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı ve dahili davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.09.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.